Merhaba. Daha önce tonlamadan söz ettik, sözcüklerde ve cümlelerde uygulamalar da yaptık. Şimdi paragraflarda duygu değişimine yer vermeye çalışacağız. Yani umutsuz olduğumuzda tabii biraz daha tempomuzun düşmesi gerekiyor. Ama aşırı sevinçle okuduğumda biraz daha farklı bir tempo sonra tekrar değişen bir tempo ve sonra başka bir tempoyla gitgide artan ses tonu ve heyecanla devam edeceğim. Zaman zaman belki, ee, bölerek açıklamalar yaparım, hepsini birbirine bağlamaya çalışacağım. Umutsuzla başlıyorum. Boyuna gülmez doğa insanlara. Işık göndermez, gülümsemez yeryüzüne. Gökleri, denizleri, dağları allak bullak ettiği de olur. Denizler kaynaşır, dağlarca dalgalar yükselir, sular kabarır. Yer yutar kıyıları. Alır götürür enginlere kıyılarda ne varsa. Yığar kıyılara enginlerden getirdiklerini. Ak saçlı, ak yeleli dalgalar bir kalkar, bir iner. Çarpar birbirine, hışırdar. Umutsuzluğum devam ediyor. Fakat umutsuzluğu neyle besliyorum, ee, duraklarla besliyorum. Her cümleye aynı durağı vermiyorum, her virgüle aynı süreyi vermiyorum, ritmi değiştirmeye çalışıyorum. Ama duygu aynı şekilde devam ediyor. Zaman zaman biraz daha umutsuzlaşıyorum, biraz daha umutsuzlanıyorum, umutsuzlanıyorum, bazen daha ritimle umutsuzlanıyorum, bazen daha ağır. Ormanlar uğuldar, ağaçlar sallanır devrilir. Dağlar taşlar inler, yer yerinden oynar. Savrulur gökyüzüne yerden kalkanlar, iner yeryüzüne gökten düşenler. Birden kararır ortalık, ürperir korkudan canlılar. Yerler yarılır, uçurumlar açılır, dev gibi çatlaklar belirir. Açar ağzını azgın bir dev gibi toprak, yutar ne bulursa. Titreşir dağlar, sarsılır, kayar yamaçlar bile. Tabii bir kısmımız şunu düşünmüştür: Bu cümleleri biz niye sevinçle okuyoruz? Hiç sevinç içermeyen cümleler var, ormanların uğuldaması, ağaçların devrilmesi, dağların taşların inlemesi. Eğer bunları bu duyguyla söyleyebilirsek, gerçekten sevinç içeren duygu, cümleleri çok daha güzel, o duyguya sahip olan cümleleri çok daha güzel söyleyebiliriz. Ve bu arada yine sevincimi de değiştiriyorum, yani bazı yerlerde daha tempolu, daha tempolu, daha tempolu, bazı yerlerde titreşir dağlar, sarsılır, kayar yamaçlar bile. Gümbürder gökler, kıvılcımlar saçılır, sular boşalır, yıldırımlar düşer, şimşekler çakar. Yüklü kara bulutlar bindirir birbirine var gücüyle. Bir homurtudur, bir gürültüdür kopar gökyüzünde. Kaçışır kuşlar, kartallar, bütün kanatlılar, sığınır koltuğuna toprağın. Bir dev yangın gibi çatırdar ormanlar. Sular seller alıp yürür. Yeller eser, alır bulduğunu buradan götürür uzaklara. Sarsılır fırlar oyuğundan gözleri, titreşir korkudan kara. Azgın gümbürtüler yayılır ortalığa. Korku, sarsıntı, kükreyiş, gümbürtü, el ele kol kola yayılır yeryüzüne. Kol gezer, yol keser, baş ezer, ev yıkar, can yakar, ocak söndürür, canlı öldürür. Kimseler görünmez ortalıkta, ne gezen kalır, ne dolaşan, ne gülen görünür, ne konuşan, ne duran, ne kaçışan...diye çok daha da yüksek söyleyebilirim tabii. Yine manik depresif hale girdim. Üzgün-sakinden gitgide artan ses tonuna geçtim ve tempomu artırdım, duygumu çok daha yukarılarda bir duyguyu çok daha yukarılarda bir tonda ve notada söyledim. Üzgün olduğumda daha aşağı tonlara iniyorum, daha aşağıya, tempomu ağırlaştırıyorum, hüzünlüyüm.